14 Ekim 2012 Pazar

BİRYAY 11.SINIF EDEBİYAT 25-34.SAYFA CEVAPLARI(YENİ BASKIYA GÖRE)

BİRYAY 11.SINIF EDEBİYAT 25-34.SAYFA CEVAPLARI(YENİ BASKIYA GÖRE)



17. Yazar, makalesinin ilk bölümünün son paragrafında sözleşmenin yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Bunu niçin istemektedir?
Sözleşmenin eskimiş olduğunu ifade ediyor.Sözleşmenin yenilenmemesi durumunda devletin ve hilafetin zarar görebileceği endişesini dile getiriyor.
18. “Şeyh, halife, padişah” gibi ifadelerle “seçim, hürriyet, hak, istifa” gibi kelimelerin aynı metinde kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.
Bu kelimelerin kullanılması eski ile yeninin bir arada gittiğini göstermektedir. O dönemde hem padişahlık devam ediyor hem de demokratikleşme yolunda adımlar atılıyor.
19. Metin, hangi geleneğe bağlı kalınarak yazılmıştır?
Öğretici metin geleneği (makale geleneği)
20. Okuduğunuz metinden somut ifadelere örnekler veriniz. Yazarın, bu ifadelerden nasıl yararlandığını açıklayınız.
kitap, padişah, vali, mahalle, köy, tarla, mera, dağ, kasaba, Çakır Ali.... Yazar bu somut ifadeleri hak ve görevlerin kapsamı ile ilgili konular olarak kullanmış.

SORU: Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasında geçen tartışmalar ve Tanzimat
Dönemindeki “eski-yeni” çatışması ile ilgili araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla paylaşınız.
Recaizâde Mahmut - Muallim Naci" Tartışması

Serveti-i Fünûn Edebiyatının doğmasında Muallim Naci ile Re­caizâde arasındaki "eski-yeni" tartışması çok önemli bir rol oy­namıştır.

Muallim Naci, eski edebiyata karşı daha "ılımlı" duruyordu. Ye­ni edebiyata geçişin yavaş ve doğal bir süreçte olması gerek­tiğini savunuyordu. O, "eski-yeni sentezi"nin gerçekleştirilmesi amacıyla, eski edebiyatın üstün yönlerine de sadık kalınması gerektiğine inanıyordu. Yerli ve millî niteliklerle donanmış bir yeni edebiyat düşüncesini dillendiriyordu. Türk edebiyatının kökten değil, kısmî bir şekilde modernleştirilmesine taraftardı. Ortada durup, iki tarafın da güzelliklerinden yararlanılması ge­rektiğini düşünüyordu. Ancak "yeni"ye daha hoşgörülü davra­nan sanatçıları eleştirmekten de geri kalmıyordu. Recâîzâde Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit'in edebiyatta "biçimi" ve "sağlam üslubu" pek umursamayan yaklaşımlarını eleştiriyor­du. Bu nedenle, rakipleri tarafından "eski edebiyatın temsilcisi" olarak algılandı.

Bazı genç sanatçılar da eski edebiyatın savunucusu zannettik­leri Muallim Naci'ye karşı, yeni edebiyatın kesin ve sert bir sa­vunucusu olarak görülen Recaizâde'nin tarafını tutuyordu. Bunda Recâîzâde'nin, kendisini yeni edebiyatın üstadı görme­sinin de büyük etkisi vardı. Recaizâde Mahmut Ekrem, Naci'nin şiirlerini, sadece estetiği öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekil­de eleştiriyordu.

Bu tartışmada, her ikisinin de etrafında geniş birer halka oluş­muştu. "Muallim", eski edebiyata dair köklü bilgisiyle; "üstad" olarak görülen Recaizâde ise sanatın ne olduğu konusundaki dikkate değer fikirleriyle çevrelerindekileri etkileri altında tutu­yorlardı.

Bu dönemde "eski" edebiyatın kesin savunucusu ise Elhac (Hacı) İbrahim Efendi ve onun etrafındaki sanatçılardı. Şeyh Vasfı, Halil Edîp, Faik Esat (Andelîb), Müstecâbilizâde İsmet, Mehmet Celâl, Ahmet Rasim, Sâmih Rıfat gibi sanatçılar "Hazine-i Fünûn", "Resimli Gazete", "Musavver Malûmat", "Musav­ver Fen ve Edeb", "İrtika" gibi dergi ve gazetelerde Servet-i Fünûn'a karşı sert eleştiriler yönelttiler.

Edebiyatta eskiyi savunanlarla ılımlılar, geleneksel yaşam tarzı­nı sürdürmüşlerdir. Yeniyi savunanlar ise Batılı yaşam biçi­mine uymaya çalışmışlardır.

Yeniyi savunanlar, Recaizâde Mahmut Ekrem'in teşvikleriyle Servet-i Fünûn dergisi etrafında birleştiler. Fransızca başta ol­mak üzere çocukluk yıllarında Batı dillerini öğrendiler. Batı ede­biyatı zevkiyle yetiştiler, istanbul'da Batılı bir yaşam biçimi sür­dürmeye eğilimli oldular. Edebî yazı ve etkinliklerini Tevfik Fik­ret'in başkanlığı altında gerçekleştirdiler. Böylece Recâîzâde ile Naci arasındaki çekişme, Servet-i Fünûn edebiyatının doğma­sını sağladı.

Edebiyatımızda ''kafiye göz için mi kulak için mi tartışması'' ,

                                       (ABES-MUKTEBES TARTIŞMASI)


abes ( ) - muktebes ( ) kelimeleri yüzünden çıkmıştır.

"abes" kelimesinin sonundaki "s" harfi Arap alfabesinde "peltek s" ile; "muktebes" kelimesinin sonundaki "s" ise "sin" ile yazılmaktadır. Bu tartışma bir anlamda bu şekilde bir kafiyelendirme yapılıp yapılamayacağı tartışmasıdır.

Recaizade Mahmut Ekrem'le (ZEMZEME), Muallim Naci (DEMDEME), tartışmanın taraflarıdır.

Demdeme ve Zemzeme adlı eserlerde cereyan etmiştir. Eski-yeni edebiyat tartışması da denir.

Zemzeme sözlük anlamı: Şırıltı; mecazî anlamda ise nağmeli ve uyumlu söz anlamına gelmektedir. 
Demdeme sözlük anlamı: Hoşa gitmeyen sözler; hiddetli gürültülü ses.

Zemzeme, Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmış 3 ciltlik şiir serisidir. Recaizade Mahmut Ekrem, Zemzeme eserini yazdıktan sonra eski-yeni çatışmasında yenilikçi tarafı seçmiştir.Zemzeme kitabının önsözü Servet-i Fünun akımının öncüsü olarak da görülür. Eski şiir anlayışının (Divan şiiri) takipçisi olarak bilinen Muallim Naci, Zemzeme'ye karşılık olarak Demdeme adlı eserini yazar. Zemzeme-Demdeme çatışması ve etrafında gelişenler edebiyat çevrelerini uzun süre meşgul etmiştir.

Eski>>> kafiye göz için: Muallim Naci
Yeni>>> kafiye kulak için: Recaizade Mahmut Ekrem

a. Tanzimat Dönemi gazeteleri ile ilgili olarak kitabınızın 14. sayfasındaki “3. ODE” nin a, b ve c maddeleri doğrultusunda yaptığınız araştırma sonucu edindiğiniz bilgileri hatırlayınız.

b. Makale ve sohbet gibi öğretici metinlerin gazete aracılığıyla halkla buluştuğu; tiyatro, hikâye, roman örneklerinin öncelikle gazetelerde yayımlandığı Tanzimat Döneminde gazetelerin önemini gözden geçirerek yeniden değerlendiriniz.
·         Halkın bilgilendirilmesinde ve eğitilmesinide bir araç olmuştur.

·         Basılan kitaplar ve oynanan tiyatrolarla ilgili haber vermişlerdir.

·         Roman ve tiyatro eserlerinin  yazı dizisi halinde (tefrika) yayımlanması sağlanmıştır.

·         Edebi yapıtlarda halkın sorunlarının işlenmesine araç olmuştur.

·         Toplumun haberlerden ve yeniliklerden haberdar olmasını sağlamıştır.

·         Dilin sadeleşmesinde önemli katkıları olmuştur.

·         Geniş insan topluluklarına ulaşılması gazete sayesinde olmuştur.

21. Eserden hareketle yazarın fikrî ve edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulunarak eser-yazar ilişkisini belirleyiniz.
Tanzimat'tan sonraki Türk fikir hayatının önde gelen şahsiyetlerinden olan Mizancı Murad, gerek Mekteb-i Mülkiyye'deki hocalığı gerekse Mîzan gazetesindeki yazılarıyla hürriyet ve meşrutiyet özlemi çeken genç nesle önderlik yapmış, onlara tarih bilinci kazandırmış bir aksiyon adamıdır. Hayatı boyunca fikir ve hayallerinin doğruluğuna inanmış, bu şuur onda giderek kendi kendini idealleştirme duygusu meydana getirmiştir. Bundan dolayı kendini daima örnek bir idealist olarak görmüş, çevresini ve yaşanan olayları kolayca değiştirebileceğini sanmış, ancak hep çatışma halinde ve sonunda yalnızlık içinde kalmıştır. Bir müddet fiilen aralarında bulunmasına, hatta liderliklerini bile yapmasına rağmen rejim meselesinde Jön Türkler'den çok farklı düşünen Mizancı Murad bu konuda daha çok Yeni Osmanlılar'a yaklaşır. Mısır'da iken yayımladığı "Fırkamızın Hatt-ı Hareketi" başlıklı yirmi bir maddelik reform projesi onun diğer Jön Türkler'den ayrılan taraflarını göstermektedir. Mizancı Murad, devlet yönetimi için ileri sürdüğü meşveret usulünün şeriatın gerektirdiği bir sistem olduğunu savunur. Ona göre devletin resmî ideolojisi Osmanlılık, kültürel anlamdaki ideolojisi de ittihâdı İslâm olmalıdır. Osmanlı Devleti'nin siyasî ve coğrafî bütünlüğüne zarar vermeyecek millî bir politika izlenmesini isteyen Mizancı Murad bunun için dış politikada muvazeneden yanadır.

Mizancı Murad'ın hemen hepsi gazete sayfalarında kalan makalelerinde devrine göre oldukça yeni ve modern sayılabilecek görüşlere sahip olduğu dikkati çeker. Onun çıkardığı Mîzan bir haber gazetesi olmaktan ziyade fikir politikacılığı organı niteliğindedir. Burada gerek dış gerekse iç politika konusunda çok sayıda fikir yazısı yazmış. "İç Siyaset" başlığı altında devlet, rejim meselesi, yöneticiler, iktisat, maliye, eğitim Öğretim ve sanayi konulan ile fakirlere yardımdan fuhşun yasaklanmasına kadar dönemin hemen bütün sosyal meselelerini ele almıştır.


Bir romanı, bir piyesi. “Mebâhis-i Edebiyye" ve "Üdebâmızm Numûne-i İmtisalleri" başlıklı yazılarıyla aynı zamanda edebî bir hüviyeti oian Mizancı Murad'a göre edebiyat bir milletin maddî ve manevî hayatının ifadesidir. Bir milleti millet  yapan bütün değerler o milletin edebî eserlerindedir. Geçmişte yazılı bir edebiyatı olan milletler çeşitli sebeplerle yeryüzünden silinseler bile adlan, hayat maceraları, fikirleri ve medeniyetleri edebiyatları sayesinde yaşamaya devam eder. Bir toplumun ahlâkı, düşünceleri, gayeleri, bütün değer hükümleri ve medeniyet seviyesi de edebî eserlerinde görülebilir. Edebiyat toplumların hem aynası hem de gelişme vasıtasıdır; bu önemli rolü yerine getirebilmesi için belli bir ahlâk anlayışına bağlı olmalıdır. Mizancı Murad'a göre şiir, roman ve tiyatro türündeki eserlerin esas amacı mensup olduğu milletin ahlâkî güzelliğini geliştirmeye çalışmaktır. Bu görüşlerini edebiyata uygulayan Mizancı Murad eski Türk edebiyatını "iki üç yüz senelik hâb-ı gaflet" olarak nitelendirir. Yeni Türk edebiyatında ise güzel eserler ortaya konulmaktadır, fakat bunlar henüz Batılı eserler seviyesinde değildir. Türk edebiyatının gerçek anlamda millî ve Avrupaî olmasını önleyen iki önemli zaafı vardır: Taklitçilik ve ahlâkî edebiyata önem vermemek. Körü körüne Doğu'yu veya Batı'yı örnek almak aynı derecede zararlıdır. Nâmık Kemal gibi divan edebiyatını müstehcen ve gayri ah*lâkî bulan Mizancı Murad, edebî eserlerde ele alınan konu ve şahısların mutlaka topluma örnek teşkil etmesi gerektiği üzerinde ısrarla durur. Ona göre bir şiirde mâkul ve dengeli olmak şartıyla hem hayal hem fikir bulunmalıdır. Ahlâkî edebiyatın bir türü olan şiirin gayesi de "tehzîb-i ahlâk"tır. Roman ve piyeslerde anlatılan konu ve olayların pek fazla önemi yoktur, çünkü bunları çok defa yazarlar uydurur. Fakat olay ve konuların mutlaka millî terbiyeye ve genel âdaba uygun olması gerekir. Mensup olduğu milletin duyuşlarını ve görüşlerini aksettirmeyen eserler okuyucuda gerçeklik duygusu uyan-dıramaz. Bir edebî eserin mükemmelliği üslûp ve ifadesinin sade ve düzgün olması yanında okuyucuya bir ibret dersi vermesine bağlıdır. Bir toplumun hayata bakış tarzını, manevî değerlerini en veciz şekilde aksettiren atasözlerine de ayrı bir önem verilmelidir. Felsefeleri olmadığı iddiasıyla eleştirilen Türk milletinin sadece atasözlerine bakmak bile bu tenkidin yanlışlığını gösterir. Bu sebeple Mizancı Murad, yazarların tasvirlerinde Ölçülü olmak şartıyla atasözlerini kullanmalarını hayata bakış tarzlarını göstermesi bakımından gerekli görür.


Mizan gazetesinde Nâmık Kemal'in Vatan yahut Silistre, Recâizâde Mah-mud Ekrem'in Vuslat piyesiyle Sâmipa-şazâde Sezai'nin Sergüzeşt romanı hakkında "Üdebâmızın Numûne-i İmtisalleri" başlığı altında yayımlamış olduğu yazılar, Tanzimat devrinde Türk edebiyatın*da uygulamalı tenkit türünün ilk örnekleri kabul edilmektedir. Turfanda mı Yoksa Turfa mı? adıyla kaleme aldığı tek romanında yazılarında teorik biçimde İleri sürdüğü fikirleri somut örneklerle ortaya koymuştur. Mizancı Murad, bu eseriyle Türkiye'de ilk defa sosyal kalkınma ve ilerlemenin ilkokuldan başlamak suretiyle yukarıya doğru gerçekleştirilebileceği görüşünü ele almıştır. Tarihçiliği ilmî olmaktan ziyade ideolojik olan Mizancı Murad'ın hâtıraları ise hem kendisi hem içinde yaşadığı devir açısından önem taşımaktadır. Devr-i Hamîdî Âsân da Türk kütüphanecilik tarihi bakımından dikkate değer bîr eserdir.


Sayfa 30:
SORU: Metinde “hürriyet”le ilişkilendirilen kavramları tespit edip defterinize yazınız
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Vatan,yurt,halk,hak, egemenlik,ilerleme,iyilik,bilgi,kültür,eğitim…
SORU:Yazar, medeni üstünlüğe sahip ülkelerin her alanda gelişmesinin sebebini neye bağlıyor?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP:Yönetim anlayışlarındaki geniş ve sağlam prensiplere dayanan hürriyet anlayışına…
SORU:Metinde uygarlık tarihinin çeşitli dönemlerinden söz edilmiştir.Bu dönemlerle ilgili bilgiler neyi örneklemek veya ispat etmek amacıyla verilmiştir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Medeniyet tarihinde özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu ispat etmek amacıyla…
SORU:Yazar göre halkın çektiği sıkıntıların sebepleri nelerdir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP:Bilgi ve kültür eksikliği, eğitim yetersizliği……
SORU: Eserin yazılış amacı nedir, yazarın hedeflediği okuyucu kitlesi kimler olabilir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Eserin yazılış amacı bilgi vermek,aydınlatmak ve öğretmektir. Hedef kitle halktır.
SORU: Metnin tamamında yazarın iletmek istediği ana düşünce nedir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Özgürlük, bir ulusun sadece hakkı değil insanlığın var oluşunun ve bütün mutluluklarının kaynağıdır.
SORU: Hak sorumluluk ve özgürlük kavramları Tanzimat dönemi eserlerinde ve günümüzde de ele alınıyor mu?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Bu kavramlar Tanzimat döneminde de günümüzde yazılı ve görsel basında işlenmektir.
SORU: “Hürriyet” adlı metnin ana düşüncesini ele alan farklı türde metinler yazılabilir mi? Günümüz eserlerinde de aynı düşünce ele alınıyor mu?
Edebiyat Fatihi : 
SORU : Metinde dil hangi işlevde kullanılmıştır?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.
SORU: Metinde yer alan “hürriyet,iyilik,güzellik…” gibi kelimeler daha çok ilk anlamlarıyla mı yan anlamlarıyla mı kullanılmıştır?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Metin öğretici metin olduğu bu kelimeler daha çok ilk (gerçek) anlamlarıyla kullanılmıştır.
SORU: Metindeki ifadeler ne ölçüde açık ve kesindir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Metin öğretici metin olduğu için ifadelerin açık,net ve kesin olmasına gösterilir.Bu metinde yazar buna dikkat etmiştir.
SORU: Metnin anlatım türü nedir?
Edebiyat Fatihi : 
SORU: Metinde özgürlüğü hak eden halka hakkını teslim etmesi için kime çağrıda bulunuyor?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Devlet yönetimine,idarecilere…
SORU: Halkın hürriyeti hak edişi konusunda ileri sürülen görüşleri ve bunların nedenlerini söyleyiniz.
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: “Halkın bilgi ve kültür bakımından henüz özgürlüğü hazmedemeyecek bir seviyeye gelmediği ,halka özgürlük verilirse bunun büyük tehlikeler doğurabileceği “ ileri sürülen düşüncelerdendir.
SORU: Metnin anlatımını açıklık,kesinlik, yalınlık duruluk bakımından değerlendiriniz.
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Metin açık anlatımın özelliklerine sahiptir.
SORU: Yazar, günlük hayattan alınan kelimelerle kavram ve terimleri niçin bir arada kullanmıştır?
Edebiyat Fatihi : 
SORU: Metinde geçen Tanzimat’ın getirdiği özgür ortamla dile getirilebilen yeni kavram,terim ve ifadeleri sıralayınız.
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: “Hürriyet, hak,hükümet, kamuoyu, ilerleme, egemenlik…”
SORU: “Halife,padişah” gibi ifadelerle “hükümet merkezi,hak,kamuoyu” gibi kelimelerin aynı metinde kullanılmasını makalede bir bendi verilen Fransız bir subayın şiirinin çevirisinin aruz ölçüsüne uygun yapılmasının İslam medeniyeti ve Batı uygarlığının yenileşme hareketleri üzerindeki etkisini değerlendiriniz.
Edebiyat Fatihi : 
“Halife, padişah” gibi sözcüklerle bir Fransız subayın şiirinin şarkı sözüyle nitelendirilmesi ve bu şiirin aruza uygun çevrilmesi “eski” ; “hükümet merkezi, hak, kamuoyu” gibi sözcükler ise Batılı özellikler taşımaktadır.Bu durum Tanzimat dönemindeki ikilemi yansıtmaktadır.Eski-yeni çatışması diye de adlandırılabilecek bu durum dönemin aydınlarını ikileme düşürmüştür.Tanzimat döneminde klasik edebiyatın etkisi devam etmiş,dilde sadeleşmek taraftarı olunmak istense de Arapça-Farsça kelime ve tamlamalar kullanılmaya devam etmiştir.
SORU: Tanzimat Dönemindeki eski-yeni çatışmasıyla ilgili bilgiler nelerdir?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Tanzimat dönemi sanatçıları Doğu ile Batı kültür dünyası arasında kesin bir tavır belirleyemiş, ikili bir anlayış içinde dönüp durmuştur. Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde ikilik yani eski-yeni, yerli-Batılı çatışması temada, dilde (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla–yeni kavramlar) ifade biçimlerinde varlığını hissettirmiştir.Tanzimat Döneminde yeninin yanında eskinin de devam etmesi anlayışı Tanzimat şiirlerinde de görülmüştür.Aruz eski hakimiyetini devam ettirmiş,Divan şiirinin şekilleri ve sanatları da tamamen atılamamıştır.
SORU: Tanzimat dönemi eserlerinde görülen ikiliğin ( eski-yeni)bu metnin dil ve ifade biçimi üzerindeki etkileri nasıldır?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde bu metinde olduğu gibi ikilik yani eski-yeni, yerli-Batılı çatışması temada, dilde (Arapça, Farsça kelime ve kavramlarla–yeni kavramlar) ifade biçimlerinde varlığını hissettirmiştir.Metinde Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanılmıştır.
SORU: Metin hangi geleneğe bağlı kalınarak yazılmıştır?
Edebiyat Fatihi : 
CEVAP: Öğreti metin geleneğine
SORU: Tanzimat döneminde gazetelere verilen önemi açıklayınız.
Edebiyat Fatihi : 
• Halkın bilgilendirilmesinde ve eğitilmesinde bir araç olmuştur.
• Batıya ait edebiyat ürünlerinin tanınmasında yayımlanmasında en önemli araç gazetedir.
• Basılan kitaplar ve oynanan tiyatrolarla ilgili haber vermişlerdir.
• Roman ve tiyatro eserlerinin yazı dizisi halinde (tefrika) yayımlanması sağlanmıştır.
• Edebi yapıtlarda halkın sorunlarının işlenmesine araç olmuştur.
• Toplumun haberlerden ve yeniliklerden haberdar olmasını sağlamıştır.
• Dilin sadeleşmesinde önemli katkıları olmuştur.
• Geniş insan topluluklarına ulaşılması gazete sayesinde olmuştur.
SORU:Eserden hareketle yazarın fikri ve edebi yönüyle ilgili çıkarımlarda bulununuz.
Edebiyat Fatihi : 
• İmparatorluğun baskıcı yönetimine karşı çıkan, sürekli muhalif bir aydın olarak Ebuzziya Tevfik daha çok siyasî kimliğe sahiptir.
• Hürriyetin medeniyetlerin ilerlemesindeki rolünü iyi bilmektedir.
• Halkı bilinçlendirmek, eğitmek gibi amaçları vardır.
• Gazete ve dergiciliğe çok önem vermiştir.
DEĞERLENDİRME SORULARININ CEVAPLARI:
Edebiyat Fatihi : 
1) Aşağı cümlelerin başına yargı doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(Y)
(D)
(D)
(Y)
2)
• bilgi vermek,aydınlatmak,açıklamak, ikna etmek, kanıları değiştirmek
• açık,kesin,sade(yalın)
• Atatürk ilke ve inkılapları

4) A gazete
5) - Toplumsal konulara ve sorunlara yer verilmiştir.
- Hürriyet eşitlik kanun bilim ve teknikle ilgili Batılı kavramlar konu olarak işlenmiştir.
- “Sanat toplum içindir.” anlayışı benimsenmiştir.
- Öğretici metinler toplum için toplumun anlayacağı bir dille yazılmıştır.
- Tanzimat Dönemi Edebiyatı öğretici metinlerinde ikilik yani eski-yeni yerli-Batılı çatışması temada dilde (Arapça Farsça kelime ve kavramlarla–yeni kavramlar) ifade biçimlerinde varlığını hissettirmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder